Tahran (İran 1)
'Neyle gittin?' sorusunun cevabı 'ney'-sizdir! Çarşamba gecesi Haydarpaşa'dan yola çıkan Trans Asya Treni, Perşembe sabahı Ankara Garı'na ulaştığında başladı Persler'in topraklarına yaptığım yolculuk. Ankara'dan Tatvan'a kadar raylarda, Tatvan'dan Van'a göl üstünde feribotla sürdü. Van'dan tekrar raylar üstünde devam ettim. İran'a girişimi Kapıköy 'den yaptım. Üç beş saatlik gecikmeli yolculuk sebebiyle gece yarısıydı ilk İran görüntülerim, kayıtlarım. İlk ayak basışımsa yarım saatlik mola için durduğumuz Tebriz İstasyonu'nda oldu. Pazar sabahı Tahran'a vardım. Çoğu yerdeki pazarlara benzemiyor burada Pazar günü, çünkü o gün 'Yekşembe' ve hafta dünden başlamıştır bile!
Foto: Enver Arcak
Firuze Oteli'ndeki havuç reçelinin tatlandırdığı kahvaltının ardından, büyüleyici koleksiyona sahip Cam ve Seramik Müzesi'yle başladı şehir gezintim. Eserler kadar, onların sunumlarının başarısında, seçilen binanın katkısı şüphe götürmez. 19.yy'da inşa edilmiş geleneksel İran tarzının Batı mimarisiyle harmanı yapı, 1978'de müze olmadan önce Farah Pehlevi'nin bürosuymuş. Cam ve Seramik Müzesi'nin takdir edilecek sunum tarzını maalesef İran'ın en önemli arkeolojik eserlerini bünyesinde barındıran Bastan Müzesi'nde göremedim. Bastan Müze'sindeki eserler çok daha iyi bir sunuma layıklar.
1947'de Mahmoud Pakzad tarafından çekilmiş fotoğrafla karşılıyor beni Naderi Kafe. Aynı isimli otelin dekorasyonu; ağır kadife perdeler, mobilyalar ve objeler fotoğrafın çekildiği tarihle yaşıtlar. Bununla ilgili hoşluk, dekorasyonun o dönemin atmosferini yansıtmak üzere yerleştirilmiş olmayıp, gerçekten o zamanlardan kalmış olmasından kaynaklanıyor. Naderi Kafe'deki öğle yemeğinin ardından Mücevher Müzesi'nin paha biçilmez eserleriyle buluşuyorum. Fotoğraf çekiminin yasak olduğu bu müzede; dünyanın en büyük tek parça pembe elması, 'Darya-i Nur' (Denizin Işıltısı), 50 binden fazla değerli taşla gezegenimizin görünümünün oluşturulduğu küre, yakut ve elmasla süslenmiş, zümrütlerin bezediği kutu en etkileyici parçalar olarak aklımda kalıyor.
Ziyaret listemde yer alan öyle bir yer vardı ki, şu isimler bu yerin önemi için bana yardımcı olacaktır; Miro'dan, Van Gogh'a, Dali'den Monet'ye, Pollock'tan Warhol'a her müzenin sahip olmak isteyeceği koleksiyona sahip Çağdaş Sanat Müzesi'ydi bu yer. Yukarıda saydığım kişiler ve daha da fazlasına ait sanat eserleri Ahmedinejad döneminde alınan kararla sunumdan kaldırılıp depoya konulduğunu öğreniyorum. Düşünün ki, Humeyni döneminde buraya gelmiş olsaydım bu eserleri görebilmiş olacaktım...Tahran'la ilgili fazlasını, diğer şehirlere yaptığım geziler sonrası tekrar döndüğüm bölüme saklayalım. Tahran'dan bir gece otobüsüyle İsfahan’a geçiyorum.
Ziyaret listemde yer alan öyle bir yer vardı ki, şu isimler bu yerin önemi için bana yardımcı olacaktır; Miro'dan, Van Gogh'a, Dali'den Monet'ye, Pollock'tan Warhol'a her müzenin sahip olmak isteyeceği koleksiyona sahip Çağdaş Sanat Müzesi'ydi bu yer. Yukarıda saydığım kişiler ve daha da fazlasına ait sanat eserleri Ahmedinejad döneminde alınan kararla sunumdan kaldırılıp depoya konulduğunu öğreniyorum. Düşünün ki, Humeyni döneminde buraya gelmiş olsaydım bu eserleri görebilmiş olacaktım...Tahran'la ilgili fazlasını, diğer şehirlere yaptığım geziler sonrası tekrar döndüğüm bölüme saklayalım. Tahran'dan bir gece otobüsüyle İsfahan’a geçiyorum.
(Picasso, 1927, Kanvasüstü Yağlıboya, 214 cm x 200 cm, Tahran Modern Sanat Müzesi)
Yorumlar