İsfahan (İran 2)
'Nesfi Cihan' (Dünyanın Yarısı) lâkablı bu şehir 15.yy'da yeryüzünün en kalabalık şehriymiş. Emir Kebir Hosteli'nden Zayende Nehri'ne yürüyerek ulaşıyorum. Yayalar için yeşilliklerle örtülü yolları ve nehrin her iki yakasını süsleyen parklarıyla İsfahan’da yürümek, Tahran’ın aksine bir keyif!
Foto: Enver Arcak
Güneşli bir günde yaşadığım bu keyfi, kiraladığım su bisikletiyle nehrin üzerinde pedal çevirerek perçinliyorum. Zarende’nin üzerine kurulu köprülerden Siosepol ve Khaju özenli mimarileriyle şehrin ihtişamlı geçmişini taçlandırmaktalar. Siosepol veya 1602 yılında köprüyü yapan mimarın adıyla Allahverdi Han Köprüsü, 33 kemerden oluşuyor.
Foto: Enver Arcak
Foto: Enver Arcak
Nakşı Cihan Meydanı, şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici meydanlardan biriydi. Bir ucundan diğerine yarım kilometre mesafeye sahip bu alanı; kapalı çarşılar, camiler, medreseler, kervansaraylar ve bir saray çepeçevre sarmalamış. Dünyanın ikinci büyük meydanı unvanına sahip bu alan 1612 yılında inşa edildiği zaman, Şah Abbas’ın Ali Kapı Sarayı’ndan izleyebileceği konumda Polo oyun sahası olarak kullanılmış.
17.yy’ın başında yapılmış, büyülü motiflerle süslü kubbe ve duvarlara sahip Şeyh Lütfullah ve Mescidi Şah camileri, titizlikle renklendirilmiş dört eyvanlı planla tasarlanmışlar. Her iki caminin meydana bakan ön cepheleri yüksek tutulmayarak ana yapıların belirgin olması sağlanmış. Nakşı Cihan Meydanı’nın ferahlık veren genişliğini dolduran bu camilerin mavi kubbeleri turuncumsu gökyüzüne doğru sivriliyorlar. İçten gördüğümde, dış görünümleri kadar hipnotize edici olduğuna şahit oluyorum.
Camilerin mistik havasından ayrılıp, saraya doğru yürürken halıcılardan, bakırcılardan, dükkân sahiplerinden çay davetleri alıyorum. Davetleri kaçırmayıp keyifle içilen çaylarla yeni tanışıklıklar ediniyorum. İranlıların misafirperverliği, bu kültüre yakın bir Anadolu insanı olarak beni bile şaşırtacak düzeyde. Davetlerini, yardımlarını kalpten yapan bu insanlar, medeni olmanın inceliklerini Pers mirasının gururuyla mütevazıce sunuyorlar.
Ali Kapı Sarayı meydana tam ortadan bakan balkonu, onu taşıyan ahşap kolonlar, büyük salonda yer alan; savaşları, kabul törenlerini gösteren resimler, mukarnaslı tonozlar ve tüm yapıyı süsleyen çinileriyle Safevi sanatının formüllerini veriyor.
Foto: Enver Arcak
17.yy’ın başında yapılmış, büyülü motiflerle süslü kubbe ve duvarlara sahip Şeyh Lütfullah ve Mescidi Şah camileri, titizlikle renklendirilmiş dört eyvanlı planla tasarlanmışlar. Her iki caminin meydana bakan ön cepheleri yüksek tutulmayarak ana yapıların belirgin olması sağlanmış. Nakşı Cihan Meydanı’nın ferahlık veren genişliğini dolduran bu camilerin mavi kubbeleri turuncumsu gökyüzüne doğru sivriliyorlar. İçten gördüğümde, dış görünümleri kadar hipnotize edici olduğuna şahit oluyorum.
Foto: Enver Arcak
Foto: Enver Arcak
Camilerin mistik havasından ayrılıp, saraya doğru yürürken halıcılardan, bakırcılardan, dükkân sahiplerinden çay davetleri alıyorum. Davetleri kaçırmayıp keyifle içilen çaylarla yeni tanışıklıklar ediniyorum. İranlıların misafirperverliği, bu kültüre yakın bir Anadolu insanı olarak beni bile şaşırtacak düzeyde. Davetlerini, yardımlarını kalpten yapan bu insanlar, medeni olmanın inceliklerini Pers mirasının gururuyla mütevazıce sunuyorlar.
Foto: Enver Arcak
Foto: Enver Arcak
Ali Kapı Sarayı meydana tam ortadan bakan balkonu, onu taşıyan ahşap kolonlar, büyük salonda yer alan; savaşları, kabul törenlerini gösteren resimler, mukarnaslı tonozlar ve tüm yapıyı süsleyen çinileriyle Safevi sanatının formüllerini veriyor.
Foto: Enver Arcak
Foto: Enver Arcak
Yorumlar