İran Esintisi
İran'la ilgili daha çok gezi yazısı tadında bloglar paylaşmıştım. Bu ülkenin kültürü, bizim topraklardan aşina olduğumuz zenginliklerle dolu olmasından mı, yoksa İran'la ilgili yazılıp çizilenler, üretilenler karşıma çıktıkça bu ülkeye ilgim sebebiyle 'benim de söyleyeceklerim var!' çıkışımdan mıdır bilemem, tekrar bir Pers yazısı döktüresim geldi.
Gülistan Sarayı'nın (Tahran) duvarlarından bir süsleme (Foto: Enver Arcak)
İran'dan korkmamızı öğrettiler bize. Gerçekten korkutucu mu, merak bile etmedi birçoğumuz. Zaten 'birçokları' bırakın İran'ı, kendi ülke topraklarını dahi gerçekten merak etmedi, merak etseler de keşfet(e)medi, keşfetmeye çalışıp anlayamadı. Babamın farklı ülke paralarını, mektuplarını ve bilumum özelini sakladığı, tek vidası çıkık, iki elle açılabilen dolabında sakladığı bir gazete küpürü fotoğrafından kaynaklanan, korkma sebebim vardı orasıyla ilgili. Vinçten asılı birinin fotoğrafının yer aldığı habere göz atmak, yüksek adrenalinli bir aktiviteydi çocuk kafamda.
O fotoğrafa baktıkça korkuyla heyecan arası duygudan şaşırmaya geçişim başladı. Şaşırmama sebep olan, vinçten asılan kişiyi canlı izleyenlerin ruh halini düşünmekti. Nasıl olur da bir kişi bile sesini çıkarmazdı olan bitene! Elbette ki ses çıkaran birileri vardı, ama susturuluyorlardı. İnternet paylaşım gücünün olmadığı 80'lerin başından kalma bu haber küpürünün çok ötesindeki bugünün mikro makro blog tarzı silahlarla güçlenmiş medya paylaşım imkanlarıyla, artık işler baskıcı zihniyetler için daha zor.
Foto: Enver Arcak
Persler'den gelen kültürel zenginliğin renkleri, bu ülkeyi kendi duyularıyla deneyim eden hiç kimsenin görmezden gelemeyeceği görünürlükte. Mollaların getirdiği şerri yönetimse, baskılar ve yasaklarla öyle vurmuş ki, aldığı kroşelerle halen ayağa kalkamadı bu güzel ülke. Kroşeleri yiyen, daha medeni yaşam savunucusu İranlılar, ülke içinde batının yozlaşmış yaşamına özenme suçlamasıyla karşılaşmaktalar. Sağolsun İran'ın batısındaki medyanın ciddi kısmı buna imkan sağlamakta, medeniyeti estetik ameliyat, eğlence dünyası gibi kavramlar üzerinden kurdukları sürece o mücadeleye sekte vurmaya devam edecekler.
Foto: Enver Arcak
Şaha karşı birleşen halk gücünü mollalar kendi kontrollerine çevirmeye başladıklarında, asma kesmelerden uzaklaşmak için kendi ülke topraklarını terk etmek zorunda kalmış, ülke dışında yaşayan çok İranlı var, ki onlar katkılarını yaşadıkları ülkelere vermekteler. Ülkeyi terk etmeyen ve halen molla karşıtı da ciddi bir güruh mevcut. O güruh arasında siyasete heveslendiğinden düzene karşı olmak değil, bazı zaman sadece müzik yapmalarına izin verilmediği için politize olma mecburiyetini farkedenler de var.
Foto: Enver Arcak
Bu güruhu oluşturanlardan müzisyenlerin yaşadıklarını anlatan, Bahman Ghobadi yönetmenliğinde 2009'da çekilmiş, Cannes festivalinden ödüllü, İngilizce adıyla 'No One Knows About Persian Cats' -Kimse İran Kedileri Hakkında Bir Şey Bilmiyor- filmi bu koşullar hakkında fikir veriyor. 17 günde çekilip, çarpıcı görüntülerin müziklerle harmanlandığı bir film olarak izlemenizi veya müziklerini dinlemenizi öneririm.
Yorumlar