Yılların hayalini hakikat yapan otomobil
Bir otomobilden bahsedeceğim, ancak bu otomobilin kaç saniyede kaça ulaştığı ya da ne kadar sürat yaptığı bu yazının kapsamına girmemektedir. Söz konusu arabanın isminden başlayan ruhun verdiği ilhamla, onunla beraber yaşanmışlıkları paylaşacağım. Babamın ilk otomobili Anadol üstünde biz Arcaklar, üstümüzde yüküyle (çoğunlukla turuncu çadırımız olurdu) yaptığımız yolculuklarla beraber aklımda kalmışlardan bahsedeceğim.
Adını yakışır güzel tasarlanmış bir logo
Babamın yıllığında 'en büyük hayali bir Anadol sahibi olmak' cümlesini okuduğumda bu arabaya tutkuyla bağlılığının ne kadar eskilere gittiğini öğrenmiştim. Yıllıktaki yazıdan haberdar olmadan önce de babamın arabasına düşkünlüğüne şahittim.
Bir Anadol reklamı
Yüzbinlerce kilometre yol Anadol'la, Anadolu'nun güzelliklerini görerek geçirdiğimiz tatillerimiz vardı. Muhteşem yerlerin daha muhteşem olduğu zamanlar içinde geçen yolculuklarda, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz rotalarını arşınlamıştık. Abant'a tek tük gelen kampçılardan olduğumuz, Yedigöller'de kurt sesleri duyduğumuz zamanlardı. Şimdikinden daha yaygın karavan ve çadır kampları olan, henüz beşyıldızlı otellerin sahilleri istila etmediği TURBAN zamanlarında geçiyordu bu yolculuklar.
66 model 1300cc'lik Ford Crossflow motorlu çakı gibi Anadol yollarda
Günümüzde neredeyse her arabada bulunan yakıt uyarı ışığı Anadol'da yoktur. Bir Datça yolculuğu sırasında annemin 'ben demiştim'li biten benzin hikayesinde, acaba ışıksızlığın mı yoksa cimriliğinin mi kurbanı olmuştu babam. Toprak Marmaris-Datça yolunda yakıcı güneşin en tepede olduğu bir yaz günü maceranın tadını farkettiğim ilk zamanlardı. Benzin de biter, lastik de patlar hatta vites de kopar, önemli olan yolculuğun ne olursa olsun tadını çıkarmaktır felsefesinin temelleri atılıyordu benim için.
125 hp güce çıkarılmış modifiye bir Anadol
Vites kopması demişken, iki kez başımıza gelmiştir. 66 model Anadolumuzun dördüncü viteste yokuşu çıkmak istemediği bir anda babamın üçüncü vitese geçmek için ileriye doğru attığı vitesin 'hastir' lafıyla elinde kaldığı an, yıllarca bize 'hastir' anısı olarak kalmıştır. İşin ilginci tekerrür ettiği zaman, babamın yerine biz seslendirmiştik; 'hasssstir!'.
Bir Türkiye gerçeği; unutulan geçmiş
Doğası gereği Anadol hızın değil yavaşlığın sakinleştiren tadını hissettirirdi. Babamın sayesinde bizde kampçıydık acelemiz yoktu tadını çıkarıyorduk yolculukların. Ankara-İzmir yolculuğu 18 saate yakın sürüyordu mesela. Yok Anadol'un yavaşlığı değil, yollarda alınan sebze meyveler, yapılan mangallar saatler süren, halı serilen molalardı buna sebep!
Gölgelik bahene, muhabbet şahane!
Aslı astarı olmayan boyalı gazete haberleri kaynaklı 'sizin araba samandanmış, inekler görmesin' cümlesiyle başlayan şakaları yapanlar, 'kapalı parkta saklayalım o zaman, sen görme' cevabını alırlardı. Anadol, cam elyafı ve polyester malzemenin çelik şasiye oturtulmasıyla imal edilmiştir ve bizi çok mutlu etmiştir. Ne güzel hayallerin varmış ve hakikat yapmışsın canım babam!
Yorumlar
başarılı:))
Yazdıklarınızı okuyunca benim de gençliğim geldi gözümün önüne, Babamla yaptığımız İstanbul-Ankara seyahatleri, onun ölümünden sonra benim arabaya yaptığım masraflar. Evimizde espri konusuydu, evlenirken eşime bile bu kadar masraf yapmamıştım. Tamircim ile hala görüşürüz, adam ön tekeri sökerdi, araba su kaynatır yolda kalırdı, yani bıkmıştı artık ve bana tarif etmeye başlamıştı, şunu sök, şunu değiştir şeklinde.. Anadolumuz sayesinde hem dost hem tecrübe kazanmıştım. 1977-1993 aralığında ailemizin parçasıydı. 8,5 milyona satmıştım, hala pişmanım.
Sayfanızı bir dostumun antika Anadol arabasına arka fren lambası ararken ulaştım, kısa bir süre olsa da güzel günlerimizi hatırlattınız bana.. Teşekkür ederim
Atila Başkoçak
www.ta1dx.com